Vadinin kıyısına zarafetle yer-leşmek…
Bir Eşik Yapısı Olarak Konservatuar

İstanbul’un kısmen de olsa uygulanan yegane kent planının, en isabetli, yer-ini bulmuş kararı ve kentin binlerce yıllık topografyayı ortaya çıkaran yer-leşme geleneğinin bir devamı niteliğindeki Maçka Kültür Vadisi projesinin önemi ne yazık ki ne şehri yönetenler ne de kentliler tarafından layıkıyla kavranamamıştır. Vadi bugün, kendisine genişçe bir inşaat parseli muamelesi yapan kaba-saba otel ve kültür yapılarının, günü çözmek için kotarılmış kentsel altyapıların artık alanı halini almıştır. Diğer metropollerle karşılaştırıldığında İstanbul’un kent-parklarının yüzölçümünün yapılı alanlara oranın çok düşük olduğunu biliyoruz. Metropollerde, kentlilerin günlük hayat koşuşturması içinde doğayla temas için tek şanslarının bu kent parkları ve kıyılar olduğunu düşünürsek Beşiktaş ve Taksim gibi iki kentsel hub/düğüm noktası arasında uzanan ve denizle sonlanan Maçka Vadisi’nin İstanbul’un yaşam kalitesini artırmak için ne kadar hayati öneme sahip olduğunu kavrayabiliriz.

Peki, bugün Maçka Kültür Vadisi’ni tekrar Prost’un hayal ettiği gibi kamusal yarar perspektifinden tasavvur edebilmek, hasarları tamir etmek ve İstanbul’a hakkettiği kent parkını yeni-den armağan etmek mümkün müdür? Ve, içinde yer alacak kültür yapılarını, vadiye zarar vermeden, bütünlüğünü bozmadan, çevresini “şenlendirecek”, her anlamda ilişkileri zenginleştirecek şekilde yer-leştirmek… Kent parkının da aslında bir kültürel artifice olduğunu hatırlarsak, yine kültürel bir artifice olan kamusal binalarla birbirlerini zenginleştiren, kıymetlerini artıran ilişkileri olabilir mi? Gözlerden ırak olanın unutulduğunu bilerek, kentlilerin vadiyi sahiplenmesi için onu daha görünür, ulaşılır kılmak mümkün mü? Peki, o zaman vadiyi talan etmek yerine bina, parkla yapılı alan arasında akışı kolaylaştıran bir eşik olabilir mi? Her ikisine de ait, her ikisinden de farklı…

Küresel krizde sanatı ve sanat eğitimini yeni-den düşünmek…

20. Yüzyılın başında radikal bir eleştiriye tabii tutulan sanat ve sanat eğitimi, bunun sonucu olarak sanatın hayatla yeniden buluşmasını savunan Avant-garde akımlara ve Bauhaus ve Vkhutemas gibi deneysel sanat ve tasarım okullarının oluşumlarına sahne oldu. Peki, 21. Yüzyıl başında tam da küresel krizin içinde; Wallerstein’in dediği gibi “bildiğimiz dünyanın sonu”na gelmişken ve bütün kurumlar, disiplinler ve statüko temelinden sarsılıyorken,  bu girdabın içinden geleceği nasıl kuracağız? Sanatı ve sanat eğitimini yeni-den nasıl tasavvur edebiliriz? Değişenler ve hiç değişmeyenler, praxis ve hayat, usta ve talebe, bireysel ve kolektif, sanat ve zanaat, özgürleşme ve (öz)disiplin, iç ve dış… ip cambazı…

Maçka Vadisi’nin kıyısında bir konservatuvar… yer-inin kıymetini artıran, unutulmuş potansiyelleri açığa çıkaran, varolan kentsel ilişkilere eklemlenen ve onları zenginleştiren, yenilerini tetikleyen bir konservatuar:
‘müzik dans drama’, programın karmaşıklığına indirgeyici olmadan cömertlikle ev sahipliği yapabilecek bir konservatuar… hem şehrin teklifsiz bir parçası, hem de bir mikro-kozmos olarak konservatuar…   
TANSEL KORKMAZ
ALİŞAN ÇIRAKOĞLU
MAÇKA
Published:

MAÇKA

Published: